20 Nisan 2015 Pazartesi

Benim Ütopyam

    İnsanlar günümüzde üstün güçlere sahip değiller. Yemek yerler, içerler, yürürler. Ama her insan üstün güce sahip olmayı ister: Her istediğine istediği anda sahip olmayı. Teknoloji o kadar çok ilerledi ki artık telefonlarla televizyonlarla bilgisayarlarla her istediğimize kavuşabiliyoruz aslında. Beklemek yok. Sabretmek yok. Umut etmek yok. Dile ve olsun! Öyle bir duruma geldik ki telefon ve televizyon bize ne yapmamız gerektiğine, ne kadar yememiz, ne kadar içmemiz gerektiği,kaç kilo olmamız gerektiğine dair ipuçlarını adeta cerrah ustalığıyla beynimize yerleştiriyor. Bizler artık koşa koşa elimizdekini avucumuzdakini vererek kliniğe gidiyoruz ve zayıflamak istediğimizi söylüyoruz. Çünkü en özeline, en güzeline, en ideal olana dair fikirler bize dikte edilmiş bir kere.
    Artık ailemize ihtiyacımız yok. Çünkü sosyal ağlarda yüzlerce arkadaşımız var. Ama hâlâ mutlu değiliz, hâlâ yalnızız. Yakında insanlarla konuşabilen, dertleşebilen, Güzin Abla konumunu işgal edecek telefonlar çıkacak zannımca. Hatta Apple markasının "Siri" uygulaması bunun alenen göstergesi.İnsan ilişkileri böyle yozlaşıyor. Gençler telefonla uğraşmaktan iletişim kurmayı hatta konuşmayı unutuyor, "kem küm" ediyorlar deyim yerindeyse.Teknoloji üretirken biz onun efendisiydik, ürettikten sonra o bizim efendimiz oldu. Öyle ki onu üretenler bile onun kölesi haline gelip kapitalizme hizmet için daha da fazla her gün biraz daha olanaklısını geliştiriyor ve piyasaya sürüyorlar. Kendi elimizle biraz daha kendimizin hizmetlisi oluyoruz.
    Öyle bir dünya olsun ki insan ilişkileri samimiyetini hep taze tutsun. Topyekûn geriye bir dönüş yapalım, teknolojisiz devre dönelim demek elbette haksızlık olur. Zararlarının yanında pek çok yararı da var. Öyle bir dünya olsun ki insanlar teknolojiye rağmen insan kalsınlar. Anne ne demek, baba ne demek, kardeş ne demek hiç unutmasınlar. teknolojinin tüm cazibesine rağmen birbirlerini seçsinler. Para, aile ilişkilerinin önüne geçemesin. Elitin avâmı ezmediği bir dünya olsun. Hatta "elitlik" ve "avâmlık" ayrımını ortaya koyan maddiyat ilişkilerin önünde durmasın. İnsanlar bankaya vs. gittiklerinde kıyafetleriyle hürmet görmesinler. Akşam ailecek bir arada oturup birbirlerini dinleyebilsinler. Sobanın üstünde pişen bir kestane olmasa da çaydanlıkta kaynayacak bir bardak çayları mutlaka olsun. Arkadaşlık işini yaptırmak için ihtiyaç gördüğün bir aracıdan ibaret olmasın. Öyle bir dünya olsun ki bir kalpten başlayıp öbür kalpte son bulan sevgiden köprüler olsun. "Sevgi köprüsü" tabelalarda değil, yüreklerimizde olsun!





Ebru Bodur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder