11 Nisan 2015 Cumartesi

Yalnızlık Fetişizmi



  Hepimiz yalnız olduğumuzu söylüyoruz. Peki ne kadar yalnızız? Yalnızlık modern efendilerimizle bir köşeye çekilmek mi? Köleliğimizin ne kadar farkındayız? Yalnızlık .. Kime göre neye göre yalnızlık? Hiçkimsenin olmaması mı yalnızlık yoksa milyonların içinde kendi tahtına çekilmek mi?
   Şimdilerde  moda olmuş bu kelime. Elimizde akıllı telefonlar, tabletler sosyal medyada haykırıyoruz: 'Yalnızım!' Kim yalnızlaştırıyor bizi? Kendimiz? Olabilir mi? Eskilerde herkesten saklamaya çalıştıkları şeyle şimdi sosyal ağlarda prim yapılıyor. Moda denen şey ne kadar tehlikeli işte küçük(!) bir yansıması. Moda .. Moda .. Moda .. Ah ne kelime ama!
    Bir balık denizin içindeyken bulunduğu yerin farkında mıdır dersiniz? İnsan da teknoloji çılgınlığından çıkana kadar fark edemeyecek kanaatimizce. Tarih boyu hiçbir şeye boyun eğmeyen âdemoğlu teknolojinin önünde nasıl da hemen diz çöküverdi?






Ebru Bodur

9 Nisan 2015 Perşembe

Yazarım, ben



- Hoşgeldiniz, buyrun şöyle oturun.
- Teşekkür ederim.
- Sizin mesleğiniz nedir?
- Yazarım, ben.
- Aaa , öyle mi? Kitabınız var mı? Adı nedir?
- Kitabım yok benim; kağıtlarım var, sonra kalemlerim.
- Ama .. Nasıl olur? Kitap çıkarmadan yazar olunur mu ki?
- Pekâlâ olunur efendim.
- Ne yazarsınız öyleyse?
- Hislerimi yazarım .. Sevdiklerimi yazarım .. Duygularımı yazarım.. Ağlayışlarımı, yorgun yürüyüşlerimi, sabırsız bekleyişlerimi, hınca hınç içimde susuşlarımı yazarım. Ama en çok da sevdiklerimi mutlu etmek için yazarım. Öyle marka saatmiş, çantaymış çuntaymış hediye etmeyi bilmem ben. Kalbimden kelâmıma dökülenleri yazar, hediye ederim.
      Sonuç olarak yazarım ben. Gözümdeki yaşın, kulaklarımdaki nağmelerin, dudaklarımdaki sessizliğin ve kalbimdeki heyecanın, dûalarımdaki umudun yazarıyım.
      En çok da onun kahverengi gözlerinin yazarıyım.






Ebru Bodur

6 Nisan 2015 Pazartesi

Vakit:Çok Geç




     Neydi sebebini bilmediğimiz bu arayış? Bulduğumuzu zannettiğimiz halde niyeydi firarlarımız? Ardımızda bekleyenimiz varken başka kollarda aradığımız, bulmayı umduğumuz şey neydi? Umarsızca, düşüncesizce eziyorduk sevgimizi. Dibine kadar söndürüyorduk kalbimizdeki parıltıyı. Söküyorduk düşünmeden, ekilen çiçekleri. Vefasızca basıyorduk üstüne. Basmasaydık üstüne, ezmeseydik belki görebilirdik karşımızdaki çırpınışları. Kendi bencilliğimize hapsettik bizim için çarpan yüreği. Emek vermedik, uğraşmadık. Bütün sevgiler bizim olsun istedik. Hırsımıza âlet ettik. Hem sevgiden ettik hem sevgiden olduk. Şimdi sıkıntılarla arkadaş, hüsran misafiri. Kapıda pişmanlık .. Vakit: çok geç. Söyle şimdi geride kalan kim?






Ebru Bodur